Gezi olaylarından ve Türkiye'nin kendi tarihsel süreçlerinde simgeselle yani yasayla olan zorlu ve neredeyse yerine hiç yerleşmemiş ilişkisinden yola çıkarak şu soruyla başlayalım: toplumsal bağın güvencesi olan etik ve estetik ortak toplumsal referansların hasara uğradığı bir toplumsal düzenlenişte, sadece tekilliklerden ve yerelliklerden yola çıkarak insanileşmeyi sağlayan toplumsal bir bağ oluşturmak mümkün mü? Dahası nasıl bir ayrışma ve bir-aradalık istiyoruz? Birbirimizden ayrı ama özdeş olduğumuz bir ayrışma mı? Ya da birbirimizden farklı ama bağsız olduğumuz bir birliktelik mi? Hiçbiri değilse, nasıl?