Bireyler de dahil her şeyin küresel ekonomik pazara açık sunulabilir, pazarlanabilir, satılabilir, tüketilebilir ve erişilebilir olduğu bir düzenlenişte, politik öznenin de yitişine tanıklık ediyoruz. Bu da bizim psikanalizin öne sürdüğü ve yüzyılı aşkın bir süredir geliştirmekten vazgeçmediği insan-özne olmanın koşulu olan "insanileşme" kuramını ele almamızı kaçınılmaz kılıyor. Zira ne yazık ki giderek daha da vahsileşip, radikalleştiğine tanıklık ettiğimiz bir dünyada, her an her şeyin olabileceği kaygısının, bir diğer deyişle "gerçek"in istilasıyla yaşıyoruz.