René Magritte, 1964’de kendisine perde motifinin resimlerindeki hakimiyetini soran bir gazeteciye “Etrafımız perdelerle çevrili” diye cevap verir ve “gökyüzü perde biçimindedir çünkü bizden bir şey saklar” diye devam eder. Gökyüzü ve perde birbirine tezat olduğu düşünülen ama hem birbirinin yerine geçip hem de birbirine karışabilen aynı şeyin iki yüzü gibidir. Margitte’in eserleri metafora ya da gerçeküstü bir yanılsamaya ihtiyaç duymaksızın, dünyanın bize sunduğu nesnelerin düşünce dünyasında zaten içerilen anlamlarını tam da yanılsamayı ya da üst anlamı bükerek sunar. Nesne, Magritte’in eserlerinde hem en gerçek haliyle neyse odur, hem de ironik bir sarsıcılıkla olduğunun dışına taşmıştır.
Ece Naz Ermiş’in İKÜ Psikoloji Kulübü Dergisi “Psikoloji, Sahne ve Sinema” sayısında yayınlanan (2014) bu yazısı ise benzer soruları sinemanın gerçek, gerçeklik ve yanılsamayla ilişkisi üzerinden tartışıyor. Söz konusu bir ekran deneyimi olduğunda bu kavramlar rahatlıkla iç içe geçip, birbiriyle karışabiliyor, taa ki bahsettiği karşılaşma anı gelene dek… Yazı, Rüyanın topolojisi (Soysal, 2016) ve Mantıki zamanlar (Nural, 2015) metinleriyle birlikte okunursa yeni açılımlara da vesile olabilir…
Ece Naz Ermiş’in İKÜ Psikoloji Kulübü Dergisi “Psikoloji, Sahne ve Sinema” sayısında yayınlanan (2014) bu yazısı ise benzer soruları sinemanın gerçek, gerçeklik ve yanılsamayla ilişkisi üzerinden tartışıyor. Söz konusu bir ekran deneyimi olduğunda bu kavramlar rahatlıkla iç içe geçip, birbiriyle karışabiliyor, taa ki bahsettiği karşılaşma anı gelene dek… Yazı, Rüyanın topolojisi (Soysal, 2016) ve Mantıki zamanlar (Nural, 2015) metinleriyle birlikte okunursa yeni açılımlara da vesile olabilir…