Psikozlarda aktarım, nevrotik aktarımdan farklı olarak düşlemin dolayımı olmaksızın işler. Bu sebeple de çoğu kez şiddetli olabilecek, yoğuşmuş, kesin, dilsel diyalektiğin olmadığı bir ifadedir. Psikotiklerle uzun yıllar çalışmış ustalardan Marcel Czermak'ın dediği gibi psikotik aktarımın "şakası yoktur". "Ya evet, ya hayır" biçiminde ifade bulan (topraklarımızda sayısız kadın cinayetinin sebebi olan "ya benimsin, ya toprağın" ifadesinde olduğu gibi) tartışmanın olabileceği simgesel bir zeminin hesaptan düşüldüğü, dolayısıyla da dilsel karşıtlıklar oyununun yani dilsel bir esnekliğin mümkün olmadığı, klinik açıdan da temkinli olmayı gerektiren bir aktarım söz konusu. Tam da bu noktada sanrının dolayımlayıcı işlevi aktarımda doğrudan kendini gösteren bir dışa vurumda öznel öğeleri tespit edebilmek, dilsel dolayımı, böylelikle de diğerleriyle olan gerekli ve hayati mesafeyi sağlayabilmek için önemli.
Umur Yiğit Nural bu soruları kendi klinik deneyiminden itibaren ele alıyor ve hem psikozlardaki işleyişi anlayabilmek hem de etik bir konumlanış geliştirebilmek için kendimize sorabileceğimiz temel başlangıç sorularını tartışmaya açıyor. Yine yazıda Nural'ın verdiği rüya örneğiyle dikkat çeken başka bir unsur da klinik merakın ve peşi sıra gelen soruların klinisyenin öznel işaretleriyle olan sıkı bağlantısı.
Umur Yiğit Nural bu soruları kendi klinik deneyiminden itibaren ele alıyor ve hem psikozlardaki işleyişi anlayabilmek hem de etik bir konumlanış geliştirebilmek için kendimize sorabileceğimiz temel başlangıç sorularını tartışmaya açıyor. Yine yazıda Nural'ın verdiği rüya örneğiyle dikkat çeken başka bir unsur da klinik merakın ve peşi sıra gelen soruların klinisyenin öznel işaretleriyle olan sıkı bağlantısı.