Semptomun yaygın toplumsal söylem tarafından nasıl algılandığı, toplumsal bağın hangi mantık üzerine temellendiğinin de bir göstergesidir. Semptomu öznenin duyulmayı bekleyen özgün bir sorusu, deşifre edilmeyi bekleyen bir bilmece olarak değerlendirmektense bir bozukluk olarak adlandırmak, ancak bir diğer özneyle kurulan ilişki içinde anlam kazanabilecek bir çıkmazın, zorluğun ya da sorunsalın, teknik bir muameleyle tamir edilmesinin beklenildiği bir dizi talebi doğurur.
Öznenin bilinçli söyleminden kaçanı ve yeni olanın keşfini ilgilendiren bilinçdışı, ancak bir aktarım ilişkisinde kendi ritmini ve ivmesini kazanabilir. Bozukluk mantığı ise davranışları ve sözcükleri gerçeklikte karşılığını, dolayısıyla da tedavisini bulan bir kodlar sistemine indirger. Öznelliğin olmadığı, dahası istenmediği bu mantık, bireylerin her türlü sembolik ağırlık noktasından arındığı bitimsiz bir kayışta sürüklenişini de hazırlar.
Ali Apaydın, bu yazısında sadece eğitimcilerin değil, psikanalistlerin ve alanda çalışan meslektaşların da kendi pratiklerinde yankılar bulabileceği güncel bir sorunsal olan DEHB tanısını global politikalar ve Türkiye gerçekliği özelinde cesur bir eleştirel dille irdeliyor.