Freud, Haz İlkesinin Ötesinde metninde “Tüm yaşamın amacı ölümdür” hipotezine yaslanarak, psikanalitik çalışmaya haz ilkesinin ötesinde konumlanan başka bir unsuru dahil eder. Bu unsurun varlığı, hiç şüphesiz, psikanalistler için analitik çalışmada yaşam dürtüsü kadar ölüm dürtüsünün de klinik praksis içerisinde sahnede olduğunu gösterir. Freud’un yapıtındaki bu önemli kavşak noktası, psikanalizin salt bir yorum sanatı olmaktan öte, ölüm dürtüsüyle bağlantısı içerisinde semptomun tekrarının, yer değiştirmesinin yani bilinçdışının çalışma prensibiyle ilgili meselelerin ele alındığı farklı bir praksisi olanaklı kılar. Psikanalitik kurama referansla çalışan biz uzmanlar için ölüm ve yaşam dürtüsünün arasındaki çatışmadan doğan “hoşnutsuzluk” fikri klinik pratikte karşımıza çıkan olumsuz bir unsur değil, tersine öznenin bilinçdışı hakikatine dair bilgisine “tam olarak” ulaşabilmesinin imkânsızlığı etrafında şekillenen etik bir çalışmanın teminatıdır. Zira güncel liberal söylemin özneye “hoşnutsuzluğunun” ortadan kalkabileceği, silinebileceği illüzyonunu dayatmasına rağmen, semptom tekrarlar, yer değiştirmeler ve yoğunlaşmalardan itibaren sesini duyurmaya devam eder. Dolayısıyla, Freud’un kuramsallaştırdığı haz ilkesinin ötesinde fikri biz uzmanlara semptomu “gösteren çalışması” içerisinde ele alabilme şansını verirken, Lacan’ın “Jouissance” kuramı semptomun tekrarlama mekanizmasını açıklamaya izin verir.
O halde, geçen sene ele aldığımız Freud’un bir başka metni olan Kültürdeki Huzursuzluk eserinde altını çizdiğimiz “kavramları doğduğu büyüdüğü ortamdan koparmanın tehlikeli olduğu” prensibini de hesaba katarak, bu seneki çalışma grubunun ana metninin konusu olan Haz İlkesinin Ötesinde kuramsallaştırmasını Türkiye güncelinde ve klinik karşılaşmalarımızda beliren gösterenlerden itibaren masaya yatırmayı amaçlamaktayız. Sözün simgesel gücünün eylemin gücüne kurban gittiği, şiddet ve tekinsizliğin vahşi bir düelloya dönüştüğü günümüzde kültürdeki güncel gelişmeler bizlere ne anlatıyor? Yaşam ve ölüm dürtüsünün çatışmasından ve uzlaşısından itibaren kurulan kent ve şehirlerdeki güncel huzursuzluğu Freud’un Haz İlkesinin Ötesinde prensibinden itibaren nasıl okuyabiliriz?
Güzergahımızı, bu soruları Freud’un Haz İlkesinin Ötesinde eserinden ve bu eserle bağlantılanan diğer metinlerin içinden geçerek tartışarak, diyaloğa açtığımız bir tarzda şekillendireceğiz.
Bu çalışma, Uzm. Klinik Psikolog Sevinç Beyza Toktay ve Uzm. Klinik Psikolog Umur Yiğit Nural’ın sorumluluğunda, Psikanalist Dr. Özge Soysal’ın katılımıyla; 28.03.2022, 18.04.2022, 30.05.2022, 20.06.2022 tarihlerinde 21:00’da zoom üzerinden gerçekleştirilecektir.
Bilgi için: beyzatoktay@hotmail.com, u.nural@windowslive.com
O halde, geçen sene ele aldığımız Freud’un bir başka metni olan Kültürdeki Huzursuzluk eserinde altını çizdiğimiz “kavramları doğduğu büyüdüğü ortamdan koparmanın tehlikeli olduğu” prensibini de hesaba katarak, bu seneki çalışma grubunun ana metninin konusu olan Haz İlkesinin Ötesinde kuramsallaştırmasını Türkiye güncelinde ve klinik karşılaşmalarımızda beliren gösterenlerden itibaren masaya yatırmayı amaçlamaktayız. Sözün simgesel gücünün eylemin gücüne kurban gittiği, şiddet ve tekinsizliğin vahşi bir düelloya dönüştüğü günümüzde kültürdeki güncel gelişmeler bizlere ne anlatıyor? Yaşam ve ölüm dürtüsünün çatışmasından ve uzlaşısından itibaren kurulan kent ve şehirlerdeki güncel huzursuzluğu Freud’un Haz İlkesinin Ötesinde prensibinden itibaren nasıl okuyabiliriz?
Güzergahımızı, bu soruları Freud’un Haz İlkesinin Ötesinde eserinden ve bu eserle bağlantılanan diğer metinlerin içinden geçerek tartışarak, diyaloğa açtığımız bir tarzda şekillendireceğiz.
Bu çalışma, Uzm. Klinik Psikolog Sevinç Beyza Toktay ve Uzm. Klinik Psikolog Umur Yiğit Nural’ın sorumluluğunda, Psikanalist Dr. Özge Soysal’ın katılımıyla; 28.03.2022, 18.04.2022, 30.05.2022, 20.06.2022 tarihlerinde 21:00’da zoom üzerinden gerçekleştirilecektir.
Bilgi için: beyzatoktay@hotmail.com, u.nural@windowslive.com